5 Mart 2017 Pazar

Nazar boncuğu şeytanın simgesidir. Onu koruma amaçlı takan kişi de şeytan ve cinlerle anlaşma yapmıştır.





Yönetmen Hasan Karacadağ’ın ‘Dabbe’ serisinin son filmi ‘Dabbe-Bir Cin Vakası’ filmi vizyona girdiği ilk hafta 140 bin kişi tarafından izlendi. Türk korku sinemasının başarılı örneklerinden olan film; izleyenlerde şok etkisi yaratıyor ve nazar boncuğunun tehlikeli bir tılsım olduğunu savunuyor. Çoğu kültürlerde ve dinlerde, kötülüklerden korunmak için güçlü bir tılsım olarak kabul edilen nazar boncuğu, Türkiye’de de ‘kem gözlere’ karşı korunmak için kullanılıyor.


GÖZLE HİPNOZ EDİYOR.
Karacadağ ise ‘Dabbe-Bir Cin Vakası’nın izleyicide yarattığı şoku anlamak için öncelikle inanç sistemini sorgulamak gerektiğine inanıyor. Yönetmen şöyle konuşuyor: “Nazar ve büyü İslamiyet’e göre haktır. Bilim de artık bunu kabul etmiştir. Psikokinezi denilen; bakışlardan yayılan zararlı elektromanyetik dalgaların insan ve hayvanlar üzerinde etkili olduğu deneysel olarak kanıtlanmıştır. Bazı hayvanların; gözleriyle avlarını hipnoz ederek zayıflattığı, ardından saldırıya geçtiği net olarak gözlemlenmiştir. Aynı durum insanlar için de geçerlidir. Hz. Muhammed de hadislerinde hem insanların, hem de cinlerin nazar (göz) değdirebildiklerini söylüyor. Ancak bunu önlemek için vücuda takılan herhangi bir obje ve tılsımın işi daha da kötüleştireceğini yine hadislerinde anlatıyor.” Eski Mısır ve Babil’de ‘nazar’a inanıldığını anlatan Hasan Karacadağ; özellikle o dönemlerdeki yazıtlarda, nazar boncuğunun simgesi ‘tek göz’ün şeytanla ilgili olduğunu belirtti. Babil’de insanların tapındığı 5’ler tanrısı Hamsa’nın (Fatıma’nın eli olarak bilinir) da nazar boncuğunun çıkış noktası olduğunu söyleyen Karacadağ şu tespitte bulundu: “Nazar boncuğundaki tek göz; cini yani şeytanın bakışını temsil etmektedir. Bu durumda nazar boncuğunu koruma amaçlı takan herkes şeytan ve cinlerle anlaşma yapmıştır diyebiliriz.” Yönetmen nazar boncuğu takanları da şöyle uyardı: “Nazar boncuğu takanların bir an önce onlardan kurtulması ve yok etmesi gerekmektedir.



DİYANET: CAİZ DEĞİL

Tüm tedavi ve korunma yöntem ve sebeplerine başvurduktan sonra sonucu yüce Allah’tan beklemek İslam inancının gereğidir. İslam’da nihai etkiyi Allah’tan başkasına atfeden tutum, davranış ve inanışlar yasaklanmıştır. Bu sebeple nazar boncuğu ve benzeri şeylerin; bunlardan medet ummak amacıyla takılması caiz değildir. Bu tür davranışlarda bulunanlar hakkında Rasûlüllah (s.a.s.) “Kim nazarlık takarsa Allah onun işini tamama erdirmesin” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, IV, 154) buyurmuştur. Diğer bir hadiste ise nazarlık takan ve nazarlığa koruyucu etki atfeden kimsenin Allah’a ortak koşmuş olacağı ifade edilmiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 156). Nazardan korunmak için böyle hurafeleri terk edip Hz. Peygamber’in öğrettiği duaları yapmak gerekir.

GERÇEKLER İNSANLARA AÇIKLANMALI

“Filmde; Ceyda T.’nin yaşadığı gerçek olayları anlattım. Onun nazar boncuğu ve büyü ile olan ilgisini izleyenler dehşete düşüyor. Çünkü nazar boncuğunun gerçek yüzünü bu filmde görüyorlar ve birbirlerine anlatıyorlar. Bir çeşit tapınılan put konumunda olduğunu anladıkları anda da boncuktan kurtuluyorlar. Bu konu tartışılmalı ve insanlardan gizlenen bu gerçek açıklanmalı.”

“Kuran’a göre nazardan korunmanın yolu Nas, Felak ve Ayetel Kürsi ayetlerinin okunmasıdır. Geri kalan her şey insanı nazardan korumak yerine durumu daha da kötüleştirir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) bu konuyla ilgili olarak ‘Nazar haktır. Kader ile yarışan bir şey olsaydı, kaderi değiştirirdi’ demiştir.”

Puta tapmakla bir . Dinimizde nazar boncuğu taşımak puta tapmakla aynı ayarda. Putperestliği çağrıştırıyor. Aynen güneşe tapmak, aya tapmak gibi. Son dönemde bazı taşların insanlara enerji verdiği yolundaki inançlar da yanlış. Örneğin kuartz taşı gibi. Ama nazar duası okumak, yanında taşımak insanı negatif enerjiden korur.


28 Şubat 2017 Salı

FETÖ nün dizi mesajları : Dizide Rus Büyükelçi suikastına benzer bir sahne ortaya çıktı.İçerde’ dizilerini FETÖ’cü senaristler yazıyor....'Vatanım Sensin' dizisinde görünürde sizin 'vatan haini' olarak gördüğünüz Yunan askeri aslında vatan için çalışıyormuş...

 FETÖ'nün yayın organı olduğu gerekçesiyle kapatılan STV'deki dizi ve filmlerin senaristlerinin halen 'Vatanım Sensin' ve 'İçerde' dizilerinin senaristliğini yaptığını belirten gazeteci yazar Salih Tuna, yapımcı şirketler senaryoları gözden geçirmeli. FETÖ'cü senaristler var" dedi.   Tuna, STV'deki 'Kollama' dizisinin senaristi Ertan Kurtulan'ın bu sezon gösterilmeye başlayan 'İçerde' dizisini, FETÖ'nün yurt dışındaki okullarının propagandasını yapan 'Selam' filminin senaristi Necati Şahin ise şu an yayında olan 'Vatanım Sensin' dizisini kaleme aldığına dikkat çekti.



İşte SABAH'a konuşan Tuna'nın söyledikleri;

DEŞİFRE OLMAMA RÖTUŞU YAPTILAR
'Vatanım Sensin' dizisinde görünürde sizin 'vatan haini' olarak gördüğünüz Yunan askeri aslında vatan için çalışıyor. FETÖ'den tutuklu generallerden birini koy yerine. Aslında 'Pensilvanya adına değil vatan adına çalışmış da olabilir' şeklinde subliminal olarak algıyı yönetmeye çalışıyor. Bu çok net. Diyeceksiniz ki bir dramaya bu kadar anlam yüklenir mi? Ama bazı şeyleri yan yana getirmemiz lazım. 15 Temmuz'dan sonra oluyor bu. Bir de Fetullahçılar'ın çektiği 3 sinema filmi var. Biri animasyon. Bu senarist Fetullah'ın özellikle herkesin gidip izlemesi gerektiğine dair direktifler verdiği 'Selam' filminin senaristi. Bu kadar şey yan yana gelmez.

'Vatan için vatan haini olmak' gibi bir yaklaşımla, 15 Temmuz'dan sonra herkesin ayan beyan gördüğü vatan hainliklerini ne yapmış oluyorlar, aslında vatan hainliği değil vatan için yapmış oluyorlar. Yani bunlar İngilizlerle, Amerikalılarla, Yunanlılarla birlikte Türkiye'yi işgal etseler, retorik olarak 'Biz bunu vatan için yapıyoruz' intibaını oluşturabilecekler. Dizinin verdiği mesaj bu. Benim bu konudaki yazımdan sonra senarist uyanıklık yapıp Mustafa Kemal'le ilgili bir sahne tasarlamış. Ancak senaryo bağlamında hiçbir alakası yok.



'Kollama' dizisinin senaristi Ertan Kurtulan da 'İçerde' dizisinin senaryosunu düzenledi. İçerde'yi çeken Ay Yapım çok güçlü bir şirketi. Brad Pitt'in oynadığı bir filmin uyarlaması bu. Dolayısıyla matematiği çok sağlam. Ama orda da şöyle bir şey var. Sizin bir polis olarak hain olarak gördüğünüz insan kahraman olabilir. Kim içerde kim dışarda bir istifham oluşturuluyor. Ben bunu yazımda dile getirdikten sonra yine çok özenle 'takip edeyim' dedim. Yavaş yavaş dümeni kırdılar. Bu dizilerin yapım şirketlerini biliyorum, Fetullahçı değiller. Belki bundan sonra senaryolar üzerinde daha özenle dururlar.



DİZİNİN İSMİNDE BİLE GÖNDERMELER VAR
Karlov suikastına benzer bir sahnenin yer aldığı Nizama Adanmış Ruhlar dizisiyle ilgili ise Tuna şunları söylüyor: "STV 'de yıllar önce yaymlanan bir dizi. Dizinin ismi manidar. Adanmışlık vurgusu var. Nizam yerine Fetullah koyabilirsiniz, hizmet hareketi koyabilirsiniz. Ama oradaki bir sahne tasarımından Karlov suikastının ta o zamanlardan planlandığı gibi bir anlam çıkarmak dramaya fazla anlam yüklemek olur"

DECCAL ORDUSU ÍLLIMUNATI PIRAMIDE 2022 de BÜYÜK ISRAIL I KURACAKLAR



Deccal ve İllüminati'nin 2012-13 Planları
1776 yılında Almanya'nın Ingolstadt kentinde, Adam Weishaupt isimli Kabbalacı bir Hukuk Profesörü ve Baron von Knigge ile diğerlerinin yardımıyla kurulan gizli topluluk. Illuminati, "Aydınlanmış Olanlar" anlamına gelmektedir.

- Peki Amacı nedir?


Yeni dünya düzeni kurmak : Tek dünya hükümeti ve ekonomosi, tek bir güç, otorite, düşünmeyen ve sorgulamayan bir halk. 

Dünyadaki tüm siyasi iktidarları birleştirmek ve yönlendirmek istedikleri halde, tek hedefleri Dünya Hükümeti kurmak değil. Bunun da ötesinde, gerçek hedefleri, muazzam bir servet sahibi olmak ve harcamak, aşırı, doyma bilmez ve çılgın bir arzuya sahip oldukları halde, sadece daha fazla para kazanmak da değil. Bu aşağılık adamların asıl hedefi, evrenin tahtında oturan benzersiz, muhteşem Varlığı : İsa Hazretleri, rablerin Rab'bini ve Kralların Kralını devirmek. Yanlışlığa düşmeyin bu, Cennet'in en yüksek makamını yenmek, Tanrı'nın elleriyle yarattığı gelmiş geçmiş en kötü yaratığı, inançlarından dönerek Cennetten kovulan şeytanı zümrüt tahta oturtmak için girişilmiş, başarısızlığa mahkum, muazzam ve destansı ruhani bir isyan, tiksindirici, pis ve tamamıyla iğrenç bir girişim.[2]

Çalışma Sistemi ve İçeriği
Tüm çalışma sistem içiçe geçmiş piramitler şeklindedir,
İlluminati'nin güç şebekesi, dünyanın en güçlü kişilerinden, yatırımcılarından, şirket başkanlarından ve siyasilerden oluşuyor. "İç çember" denilen en tepedeki 10 kişiye bağlı 300 kişi ise onların alt kadrosunda yer alıyor ve talimatlarını yerine getiriyorlar. 10 kişilik "bilge adamlar" grubunda Fransa'dan, üç, ABD'den iki, Kanada, Avusturya, İngiltere, İspanya ve Güney Afrika'dan birer üye bulunuyor. Yazar, burada Fransa'nın üç üyelikle ilk sırada yer almasının yanıltığı olduğunu, Kanada'nın bir üyesinin de ABD'nin üçüncü adamını tamamladığını belirtiyor.

"Hedef tek dünya devleti kurmak"
"İç çember" üyelerinin ortak özelliği Dış İlişkiler Konseyi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Mahson Tarikatı, Kafatası ve Kemir Tarikatı, Aspen Enstitüsü, Malta Şövalyeleri, Opus Dei, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Federalleri üyesi olmaları. İlluminati Komplosu'nun hedefi, başkenti Kudüs olan bir dünya devleti kurmak.

İlluminati nasıl çalışıyor?

Yılda bir kez biradaya gelen İlluminati üyeleri, hedefledikleri dünya devletini kurmak için planlar yapıyorlar. Bu planların içinde çeşitli ülkelerde ekonomik krizler çıkararak, ülkeleri sömürmek, savaşlar çıkarmak, "Daha Fazla Savaş" ilkeleri gereği savaşların sürekliliğini sağlamak, çeşitli hastalıklar icat etmek, (AIDS ve HIV'in ABD'deki askeri araştırma laboratuvarlarından dünyaya yayıldığı iddia ediliyor.) nüfus azaltıcı çalışmalar yapmak, etnik temizliği desteklemek ve 11 Eylül örneğinde olduğu gibi terör yaratarak, "anti-terör yasaları" çıkarmak.. İlluminatı'nın ilkelerinden en önemlisi "Kaostan kaynaklanan düzen". İlluminati, kendi düzenini çıkarmak için sürekli kaos yaratmak zorunda.


Bush aileleri (Baba Bush CIA ve ABD baskani, ogul Bush bu örgütlerin bir entrikasiyla ABD baskanligina getirildi, her ikisi de SBS üyesi).


SBS toplumdaki hemen her yapiya girmistir. Bunlarin içinde Beyaz Saray, Yüce Divan, Medya, İs ve Endüstri, Federal Banka sistemi, Kanun yapici kurullar, Mahkemeler vb vardir. SBS'nin temel ideolojisi Anglo Sakson ve Protestan beyazlarin dünyadaki hakimiyetini saglamaktir, ideolojisi oldukça fasistir


Kod Adı KOZ Maskeler Düşüyor 2015 TEK PARÇA 720p izle

Kurtlar Vadisi Pusu Orduda yapılanma (FETÖ)



TBMM FETÖ ve 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı ön taslak raporunda FETÖ’nün sinemadaki yapılanması ve filmlerdeki subliminal mesajlara da yer verildi. FETÖ’nün 2009’dan itibaren 6 film çektiği, yaklaşık 7 milyon bilet satıldığı vurgulandı.

Rapora göre, örgüt imamları, askerlerle hafta sonları sinemalarda buluşuyordu. FETÖ’cülerin buluşmalarda kendilerine ‘sol tandanslı şahıs’ görünümü verdiği belirtildi.

'Film başına 1 milyon kişi'

Taslak rapor özetle şöyle: “Gülen cemaati, sinemada kendini göstermeye 2009 yılında başlamıştır. Sırasıyla Kelebek (2009), Eşrefpaşalılar (2010), Allah’ın Sadık Kulu: Barla (2011), Selam (2013), Birleşen Gönüller (2014), Selam: Bahara Yolculuk (2015) filmleri gösterime girmiştir. Bu filmler için yaklaşık 7 milyon bilet satılmıştır. Türkiye’de film başına düşen ortalama izleyici 100 bin civarındayken, bu 6 filmin gişe ortalamasının 1 milyonu aşması ve sinemaya mesafeli bir cemaatin bu rakamları yakalamış olması dikkat çekicidir. Mezkûr filmler, Türkiye’de yüzlerce salonda gösterilmiştir ki bunun bir film için kolay bir şey olmadığı sinema eleştirmenleri tarafından ifade edilmiştir.

Subliminal mesajlar

Gülen cemaatinin sinema filmlerinde temel hikâye, hizmet hareketidir. Genellikle uzak illere veya ülkelere giden öğretmen, doktor veya imam üzerinden sıla özlemi, gurbet vurgusu, hizmet aşkı ve cemaat olabilmenin önemi vurgulanmıştır. Ancak bazı filmlerde bu hikâyeler üzerinden subliminal mesajlar verilmiştir.

İlk film Kelebek’te, Mevlânâ’nın görüşlerinden etkilenmiş bir cemaatin yurtdışı faaliyetleri anlatılmıştır. Cemaat üyeleri Afganistan’da eğitim ve sağlık hizmetleri vermektedirler. ABD’yle yakın ilişkisi olan cemaatin, önemli hizmetlerinden biri de ABD’ye öğrenci göndermektir. Filmin ilginç yanlarından birisi, cemaat / tarikat üyelerinin terör konusunda eski ABD Başkanı Bush ile aynı fikirde olmalarıdır. Tek suçlu, El Kaide ve Taliban gibi örgütlerdir. ABD, masum ve mazlûmdur. Bu yönüyle film, Amerikancı ılımlı İslâm propagandası yapmaktadır.

'Hoca' Fethullah Gülen mi?

Eşrefpaşalılar’da ise hikâyenin kahramanı, idealist bir imamdır. Film boyunca ‘hoca’ olarak anılır. Söz konusu ‘hoca’ camiye uğramayan mahalleliyi değiştirmeye çalışır. Filmdeki hocanın Fetullah Gülen’i temsil ettiğine dair ipuçları vardır. Filmin bir sahnesinde, ‘Başkalarının Günahına Ağlayan Adam’ kitabı gösterilir. Filmin sonundaki ‘Teşekkürler’ listesinin en başında yer alan ‘O’na’ ibaresinin Gülen’e bir atıf olduğu basında iddia edilmiştir. Kelebek ve Eşrefpaşalılar filmlerinde Hz. Muhammed’den (SAV) hiç bahsedilmemesi dikkat çekicidir.

Sol tandanslı kamuflaj

Raporda, örgüt içindeki imamlarla askeri personel buluşmalarının hafta sonları kafe, lokanta, sinema, ev gibi yerlerde yapıldığı vurgulandı. Raporda, imamların askeri personelle temas kurma şekilleri özetle şöyle sıralandı: “Buluşma yapılacak yere il içinden / il dışından geldikleri, buluşmaya gelenlerin 25-30 yaş aralığında, üniversite öğrencisi veya mezunu olduğu, kendilerine sol tandanslı şahısların görünümünü verdikleri, takibe karşı aşırı duyarlı oldukları, GSM kullanmadıkları, ankesörlü ve kontörlü telefonlardan irtibat kurdukları, kod isim kullandıkları, ‘ByLock’un deşifresiyle birlikte ‘Eagle’ adlı programın kullanılması talimatı verildiği, buluşmalardan sonra çoğunlukla aynı gün geri döndükleri şeklinde bilgiler elde edilmiştir.

Kod Adı KOZ filminden Himmet Sahnesi :)) Hala izlemedinizse Mutlaka iz...